13 Aralık 2017 Çarşamba

Deniz kokulu bir kızdın sen


Deniz kokulu bir kızdın sen
Nefesin
Henüz tutunmamışken
Bulutlara…

Akça bulutlara
Mavi göklere erince yüzün
Karardı her şey
Yokluğunca.

Ne tebessümün eksiktir
Ne bakışın
Ne gülüşün odalarda
Her şeyin bir eksiği sensin aslında…

Çiçeklerin yas tuttuğu demdir şimdi
Haziran deminde yanar yürek
Yandıkça tüter
Yokluğun
Yandıkça tüter…

Deniz kokulu bir kızdın sen
Nefesin
Henüz tutunmamışken
Bulutlara...

Nurşen Kaygısız

9 Aralık 2017 Cumartesi

Mars'tan mehtaplı bir akşamüstü görüntüsü...


Mars'ın iki ayından büyük olanı Phobos'un bir Mars akşamında kaydedilen görüntüsü...

Kayboldum kaybolan yıllar içinde...


"Birini" bulmak için kaybetmiş olmak,
"birbirini" bulmak için ise kaybolmuş olmak gerekir.

Ertelenmiş umutlar


Affetmeye dair...


1 Aralık 2017 Cuma

MÜRUR-U ZAMANA UĞRAR MI AŞK?


* * *

mayıs da gömülür
haziran da
saklısına
tüm zamanların göz
kapıdan düşer
göz
camdan
mürur-u zamana uğrar mı aşka dair bir yakarış...

can eksilirken
tenden
soyunur insan
tüm arazını
el kadar
değilken tuttuğu
yol kadar
gittiği
mürur-u zamana uğrar mı
eksik bir aldanış...

toplanır
çarpılır
verilen emek
bölünür
çıkarılır
alınan nefes
vakitsiz bir çağrı gibiyken
ses
mürur-u zamana uğrar mı
aşk...

gül yanar
gün tutulur
can yanar
an
söz yanar
dil tutulur
can yanıp
incinince dil
eksilir mi
suya yazılan şiir...

Nurşen Kaygısız.

----
(Mürur-u zaman: Zaman aşımı)


Şiirin tamamı: http://www.edebiyatdefteri.com/siir/1104895/murur-u-zamana-ugrar-mi-ask.html

29 Kasım 2017 Çarşamba

Eskidendi, Çok Eskiden




Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,

Eskidendi, çok eskiden.
Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,

Eskidendi, çok eskiden.
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,

Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,

Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.

Murathan Mungan

Yeni adresim,..


Kimbilir...


Ergenlik, gençlik, olgunluk ve yaşlılık


Gece seni bir yıldız beklemiş...


Gönülle kazanılanın bereketi çoktur


Geçen geçti...


Dünyanın en acıklı sesi

Bu dinleyeceğiniz ses, Kauai o'o kuşunun sesi, ama bu ötüşe canlı tanık olma ihtimaliniz %0.
Çünkü bu ötüş, türünün son bireyine aitti. 1987 yılında kaydedildi.
Olmayan dişilerine kur yapıyordu.
Ve en sonunda kendisi de ölerek, soyu tükendi.
Dünyanın en acıklı sesi budur:




Kaynak: @azyazarozyazarr

8 Kasım 2017 Çarşamba

Sitemnâme


ben ona sıkıntılı güz günlerinde
yedi renkli yaz yağmurları dilemişimdir hep
kırmaktan sakınarak duygu filizlerini
ve susturarak içimdeki uğultuyu
rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla
salmak isteyerek üzerine
incinmesin diye tek
acıyı bile ters yüz eden
bir gülümsemeyle yüzümde…

ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
sıcacık bir sığınak olayım istemişimdir
insanlar içinde üşüdükçe
güvenle gelebileceği

-kuşların kanatları neden vardır?
-bir insan neden ağlar bu yaşına gelince?
-bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
-tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?

konuşayım istemişimdir hep, bir yüreğin dilince
cevabı olmayan sorularda boğmadan, kendimce

ben ona sabah olamasam da
dingin bir ikindi olayım istemişimdir
herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
yaslasın yorgunluğunu yorgun omuzlarıma
serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
dinlendireyim istemişimdir hep, üşütmeden yüreğini…

ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
gecikmiş... ince... güzel ve uzak...
birazcık da kendime istemiştim
sevgi adına…

(Bu şiiri, değerli şairlerimizden sayın Şükrü Erbaş'ın SİTEM şiirinden alıp, kendi "derdime" göre uyarladım. Hakkını helal etsin...)

.

Sonbaharda aşk güncesi



Aşkın hakikati, itiraf edilemeyecek kadar içseldir, uhrevidir. Aşk, bir ikindi vakti yalnız başınıza yürüdüğünüz patikada, kendini hayattan koparan mevsime takatsiz bir çığlık dahi atamadan teslim olan bir yaprağın düşüşünün kendi ruhunuzu nasıl kanattığını görüp de buna mani olamamaktır. Aşk, hayatın her anını onunla birlikteymişçesine bir yaşayış, aldığınız her nefese dahi el koyup, yerine kendisi geçen derin bir özleyiş, zamandan ve benlikten koparak, bir daha geri dönmemecesine onda ebedi bir kayboluştur.

(D. Cündioğlu'nun bir konuşmasından sonra içime dökülenler...)

Dinle, Anla, Yüzleş


3 Ağustos 2017 Perşembe

Çürüyoruz...

Yıl-be-yıl kültürel olarak nasıl gerilediğimizin ve çürüdüğümüzün resmidir.



Riyakârlığın gereği yok


Günışığını kesmek


Cutting a sunbeam, 1886. Photograph by Adam Diston

"Git" diyorsun da...


29 Haziran 2017 Perşembe