"Bésame Mucho", yani: "Beni daha çok öp..."
Bu romantik parçayı henüz duymamış olan, ya da dinleyip de hoşlanmamış olan var mıdır, bilmiyorum. Romantik klasikler arasında hak ettiği yeri çoktan almış bu güzel eserin sahibi ise Meksikalı bir müzik dehası olarak kabul edilen Consuelo Velázquez ve bu parçayı, 1940 yılında, daha henüz on altı yaşına basmadan hemen önce yazmış... İkinci Dünya Savaşı'na giden ve bir çoğu geri dönmeyecek olan askerlere adanmış olan bu romantik şarkıyı gelin o zamanın havasına uygun bir sesle, Dean Martin'in sesiyle, bir daha hatırlayalım:
Şarkının orijinal sözleri ise şöyle:
Besame, besame mucho
Como si fuera esta noche la ultima vez
Besame, besame mucho
Que tengo miedo perderte, perderte despues
Quiero mirarme en tus ojos
Tenerte muy cerca, verte junto a mi
Piensa que tal vez mañana
Yo ya estare lejos,
Muy lejos de aqui.
Besame, besame mucho
Como si fuera esta noche la ultima vez.
Besame, besame mucho,
Que tengo miedo perderte, perderte despues
Yani:
Beni daha çok öp
Bu gece sanki son gecemizmiş gibi
Beni daha çok öp
Çünkü seni kaybetmek korkusu var içimde, seni tekrar kaybetmek
Bana çok yakın dur
Gözlerimde gözlerimi görecek kadar
Senin çok yakınımda olduğunu hissedeyim
Düşünüyorum ki yarın
Senden uzakta olacağım, çok uzaklarda
Beni, daha çok öp
Bu gece sanki son gecemizmiş gibi
Beni, daha çok öp
Çünkü seni kaybetmek korkusu var içimde, seni tekrar kaybetmek
* * *
Son bir Not: Bu şarkının 1911 yılında aslında bir "aria" için bestelendiği, melodisinin aynı ama sözlerinin daha farklı olduğu, bestesini ve güftesini yazan kişinin Meksika sahillerine gizlice yanaşan bir Alman denizaltısı tarafından açılan ateş sonucu ölmesi üzerine Consuelo Velázquez'in bu şarkının sözlerini değiştirerek, ona günümüze kadar gelen şeklini verdiği de söylenir...
22 Mayıs 2011 Pazar
21 Mayıs 2011 Cumartesi
Kelimelerin Gücü...
Duygu ve düşüncelerimizi, çoğu zaman da kendimizi ifade etmekte kaçınılmaz olarak anadilimize sarılacağımız muhakkak olsa da, o anki ruh halimizi en doğru tanımlayan kelimeleri seçebilmek, "doğru anlaşılmak" bakımından önemlidir. "Beni bir tek sen anladın ama sen de yanlış anladın!.." repliği ile "veciz"(!) bir şekilde ifade edilen bu durumun suçlusu; "yanlış ya da durumu ifadede yetersiz kalan" kelimeler değil, onu bu şekilde rastgele kullanandır. Kelimeler, doğru şekilde kullanılırsa, muhatabında çok güçlü etkiler yaratır. Tıpkı aşağıdaki videoda olduğu gibi...
"Görmüyorum, yarım edin" yerine; "bugün çok güzel bir gün ve ben onu göremiyorum..." demek arasındaki fark gibi...
"Görmüyorum, yarım edin" yerine; "bugün çok güzel bir gün ve ben onu göremiyorum..." demek arasındaki fark gibi...
8 Mayıs 2011 Pazar
Biz Kimiz?..
Bugün, internette öylesine gezinirken (iyi ki de...) denk geldiğim "Geçmiş Zaman Manyağı" adlı blogda, "Biz..." başlıklı, çok hoş bir şiir okudum. Öyle görünüyor ki, bu blogun sahibi olan sayın Hakan Kürklü ve şiirin yazarı Yalçın Ergir beylerle biz aynı devrin adamlarıyız. Bir zamanların bayağı bir "salgın" haline gelen "Laklak"ını ve daha bir çok şeyle beraber "Radyo Tiyatrosu"nu da bize hatırlatan (ki, bu programdan aklımda kalan bir isim var, o da; Ertuğrul İmer. Radyo Tiyatrosu başlarken, hangi karakteri kimin seslendirdiği anons edilir ve en sonunda da; "Efekt: Ertuğrul İmer" denirdi. Ki, ben de en çok onu merak eder ve içimden; "en azından bir bakan kadar önemli bir adam olmalı!.." diye geçirirdim...) bu değerli arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi iletelim ve o günlerin anısına yan tarafa resmini koyduğumuz Ekrem Bora abimizin fotoğrafı eşliğinde şimdi o şiiri okumaya geçelim:
Biz...
Biz aynı torpilli kuşağın çocuklarıyız.
Biz ilk aya gidenleriz;
unutulmaz şarkıları çıktığı anda dinleyen,
yandaki mahalleyi boş arsada 7-1 yenenleriz.
Biz tiyatroyu radyoda dinleyenleriz.
Televizyonu komşuda izleyen,
perdedeki yıldızları,
yıldızların altında seyredenleriz.
Laklakla bilekleri,
aşıyla kolu şisenleriz.
Tren camından sarkan,
bir fincan kahveyle mutlu olan,
bomboş güney sahillerine
cep delik, cepken delik gidenleriz.
Biz bayramlarda el öpen,
bir blucinle dünyaları fethedenleriz.
Olimpiyat'ı da, Dünya Kupası’nı da,
Eurovizyon’u da en iyi bilenleriz.
Asya’yı Avrupa’yla birleştiren,
yerli malı tercih edenleriz.
Biz sevenler, sevilenleriz;
andımızı ezbere bilen,
ülkemizi canımızdan önde görenleriz
ve yeniden dünyaya gelsek,
yine aynı yıllarda doğmak isteyenleriz...
"düş hekimi" Yalçın Ergir
http://gecmiszamanmanyagi.blogspot.com/
Biz...
Biz aynı torpilli kuşağın çocuklarıyız.
Biz ilk aya gidenleriz;
unutulmaz şarkıları çıktığı anda dinleyen,
yandaki mahalleyi boş arsada 7-1 yenenleriz.
Biz tiyatroyu radyoda dinleyenleriz.
Televizyonu komşuda izleyen,
perdedeki yıldızları,
yıldızların altında seyredenleriz.
Laklakla bilekleri,
aşıyla kolu şisenleriz.
Tren camından sarkan,
bir fincan kahveyle mutlu olan,
bomboş güney sahillerine
cep delik, cepken delik gidenleriz.
Biz bayramlarda el öpen,
bir blucinle dünyaları fethedenleriz.
Olimpiyat'ı da, Dünya Kupası’nı da,
Eurovizyon’u da en iyi bilenleriz.
Asya’yı Avrupa’yla birleştiren,
yerli malı tercih edenleriz.
Biz sevenler, sevilenleriz;
andımızı ezbere bilen,
ülkemizi canımızdan önde görenleriz
ve yeniden dünyaya gelsek,
yine aynı yıllarda doğmak isteyenleriz...
"düş hekimi" Yalçın Ergir
http://gecmiszamanmanyagi.blogspot.com/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)