Yıl 1974-75'ler... Lise günlerimiz. Büyümüşüz bir hayli, artık kimse çocuk gözü ile bakamaz diyoruz bize... Çünkü, ümitlerimiz, hayallerimiz ve en mühimi de bir sevdamız var artık. Üstelik, sevildiğinden bile habersiz bir sevgiliye!.. Şaşkınız... Ne kadar belli etmesek de korkuyoruz! Onunla göz göze gelmekten bile korkuyoruz!.. Onu kaybetmek korkusu, ona kavuşmak sevincine hep ağır basıyor nedense?!.. Platonik bir mesele, pratik olarak çözülemeyecek kadar yüce bir meseledir diye düşünüyoruz belki de o zamanlar... Biz böyle karmaşık düşünceler içinde yuvarlanıp dururken bir de bakıyoruz ki, iki bilinmeyenli zannettiğimiz bu denkleme, meğer en yakın, en can arkadaşımız üçüncü bilinmeyen olarak dahil oluvermiş çoktan...
Neyse yahu, ifade yetersizliğimiz nedeni ile mesele giderek arabesk bir hâl almadan burada keselim. Maksadımız Zafer Dilek dinlemekti esasen, nerelere gittik birden bire böyle...
Demem o ki, biz o zamanlar okul kantininde çay içer, simit yer, lak lak ederken, kantin radyosunda TRT'nin Kıbrıs'a çıkarma yapan askerlerimiz için düzenlediği bir "istek" programı çalardı. Askerin adı ile beraber, o şarkıyı kimler için istedi ise onların adı da okunur, aralarda da Zafer Dilek, Yaşar Doğulu gibi sanatçıların ara müzikleri yayınlanırdı. Ben de, asıl o istek parçalarından ziyade bu müzikleri severdim ve bu, aralarda çalan kısacık müzikler beni tam anlamıyla yüreğimden vurur, perişanlığıma bin perişanlık katar, ağlamaklı ederdi. İşte o gün, bu gündür ne zaman bu şarkıları duysam yine aynı duyguları yeniden yaşar, alır başımı giderim o yitik yıllarıma...
20 Mart 2011 Pazar
3 Mart 2011 Perşembe
Bu Nasıl Dünya Böyle?!..
Ne günlermiş o günler, unutamam ben seni
Yıllar geçse üstünden, gittiğin günden beri
Hasretin umman oldu, içtikçe susuyorum
Bu nasıl dünya böyle, bak sensiz ölüyorum...
Sensiz geçen yılların acısı hep içimde
İçin için ağlarım, aldırmaz görünsem de,
Hasretin umman oldu, içtikçe susuyorum
Bu nasıl dünya böyle, bak sensiz ölüyorum...
3 Mart 2011 / Osmaniye
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)