22 Mart 2010 Pazartesi

Paramparça ümitler mezarlığı


Paramparça ümitler mezarlığı

Viran bahçelerine dönerek tekrar,
Paramparça ümitler mezarlığı gençliğimin
Yıkık dökük hatıralarında şimdi,
Senden sağ kalmış ümitler arıyorum.

Gülümserken hâyâlin,
Zamanın bir kuytusundan
Ve çığlığıdır o duyduğumuz,
Uyanılmaz uykulara
Umarsızca koyduğumuz
Ruhlarımızın...

Daha kaç yaprağı kalmıştır düşmedik,
Bilmeyiz ki hayat ağacımızın...
Kim bilir varlığı hangi sisli zaman içinde gizlidir şimdi,
Hâyâli bin cihan değecek bahar dallarımızın...

Ahmet Hüsnü




18 Mart 2010 Perşembe

GEÇ BUNLARI DELİKANLIM


Mevsimler geçerdi gözlerinden mevsimler
Masmavi göklerimden geçen beyaz bulutlar gibi
Geniş ovalarında bereketli başakları gönlümün,
Baş eğmiş seni bekliyorken, bizi bekliyorken hayat
Meğer gün o günmüş be delikanlım,
Saatse o saat!..

Ve gençlik gibi kapımda bir yağız at
Varken, tutup da kolundan seni,
Terkime atıp kaçmalı,
Dünya alemi birbirine katmalı,
Dalga dalga saçlarına,
Avuç avuç yıldızlar saçmalıydım…

Duymak istemem kimseden şimdi,
Ne nasihat ne vaat,
Meğer gün o günmüş be delikanlım,
Saatse o saat!..




Ahmet Hüsnü / 26 Şubat 2010





17 Mart 2010 Çarşamba

Gün ışıltıları



Bir ferahlık var bugün içimde,
Ilık bir bahar gününde,
Yattığı yerden insan
Dalar ya hani,
Gökyüzünün maviliklerine


Bu öyle bir huzur ki,
Anlatılmaz...
Olur olmaz yerde de
Anılmaz!..
Başak sarısı saçlarındaki
Gün ışıltıları...



Ahmet Hüsnü / 12.09.2009



Ağlama artık çocuk!



Hiç olmuş ümitlerin arkasından,
Artık ağlama çocuk!
Ne görecek baharın kaldı,
Ne de çalacak bir kapın.
Sen, sana doğmayacak bir sabahın
Fecrine, -anla ki- artık,
Çok yakın bir zamandasın!


Hüsranına teselli olacak,
Bir şey de yok hatırandan,
Ki, o ziyan olmuş zamanların
Tutarak yakasından,
Haykırasın!


Çaresi yok be çocuk!


Yok artık daha fazla,
Sana mazi olacak bir ati!
Çünkü artık sen en son baharındasın,
Sen, sana doğmayacak bir sabahın
Fecrine, -anla ki- artık,
Çok yakın bir zamandasın!




Ahmet Hüsnü / 07.09.2009


YAZ İKİNDİLERİ...



“Bana en güzel cennetlerini unutturacak kadar rabbimin,
İçimde ebedi bir sızı olarak kalacak kadar da derin
Ve görürmüş gibi kederini gelecek günlerin,
Masmavi ufuklara dalmış o gözlerinin,
Nice nice mevsimleri geçerdi içinden
Yedi cennet iklimlerinin...”


Hani, tel tel uçuşurken saçlarında rüzgâr,
O uzun ikindilerinde yaz günlerinin...
Bir kuş kanatlanır gibi çırpınırdı yüreğim
Bir kuş kanatlansa, ürkecek yüreğine...
Garip bir yalnızlıkla birden üşürken ruhum,
Gözlerinde erirdi akşamın son ışıkları...
Sensiz aldığım her nefes haramdı bilirdim,
Ve sensiz yaşayacağım her dakika yalan…
Yalnız tek bir şey var ki; hâlâ hakikat olan
Gençliğimizin bütün masumiyeti ile
İçimizde yaşayıp yaşattığımız aşk
Ve, neydi ya hani o gözlerimiz?..
Çocukça bir telaşla kaçışan…





Ahmet Hüsnü


Ağustos 1976 / Osmaniye




SEN OLMAZSAN OLMUYOR



Bin türlü curcuna, cümbüş
Ve olanca hengâmesiyle hayat,
Artık sanki başka bir zamanda akmada,
Gözüm, gönlüm ve kalbim her şeyden uzak,
Ve hayatım sanki sana ulaşan yollara
Döşenmiş tuzaklarla boğuşmaktan ibaret!


Yok artık hayattan bana bir tat,
Var olan ne varsa, sen varsan var oluyor
Ümitlerim sana bağlı, sana bağlı hayat,
Varlığınla şenlenen şu kâinat,
Yokluğunda bana zindan oluyor!




Ahmet Hüsnü




ARAYIP DURDUĞUMSUN!



Öylesin ki, içimde
Hep derinden derine
Özlediğim...


Hasretinle içten içe
ağladığım...


Ve daima,


Hep derin bir ümitsizlikle...
Ve adeta bir kör gibi,
El yordamıyla...


Arayıp durduğumsun!




Ahmet Hüsnü



MÜMKÜN MÜ?




Nasıl olur da...
Seni unutmak,
Mümkün olur...
Bir yanım hasret,
Öte yanım cehennemken...
Ve unutulmuş baharlardan
Bir anda çıkıp gelen,
Sensen!


Çöllerde serabım,
Yüreğim yandığında
Başucumdaki pınarım
Sen...
Yıllar önce tazecik bıraktığım,
Ebedi, ezeli aşkım...
Ve...
Canıma yoldaş bildiğimsen...




Ahmet Hüsnü SEZGİN




YİTİK BİR GENÇLİĞE AĞIT



Bilmezdik ki, daha henüz...
Geçmemişken bile çocukluğumuz,
Masumane bir bakışla vurulup,
Yoluna başımızı...
Uğruna delikanlılığımızı koyduğumuz...
Ve bir daha, bir daha dolsun diyerek
Boş kadehlerini
Masalarına vurduğumuz!...
Meyhanelerinde bugün,
Ağıtlarla uğurladığımız
Koca bir gençliğin
Kaldırırken son kere,
Şerefine...
Kadehimizi,
Versin istiyoruz yeniden,
Versin!
Küskün kaderimizden...
Versin yitirdiğimizi...


Hayat Böyledir...



Dualar devşirirdim sana,
Bir şevk-i ilahiyle
İsminin her hecesinden,
Üstümde masmavi bir gök,
Ve karşımda senken,
Ne şikayetim olurdu ki, rabbimin
Gündüzünden, gecesinden...


Baki kalası kubbesinde şu devr-i devranın,
Bir kıvılcım kadar olsa da ömrü hayatımızın,
Ne şikayetimiz olurdu ki kaderimizden
Bir bakan oldukça gönül penceremizden...










15 Mart 2010 Pazartesi

ELVEDA DERKEN...


Gecenin sessizliğini
Yırtan bir tabanca sesidir,
Kalbimi ürpertir yokluğu,
Ansızın gözleri gelir aklıma
Hiç olmayacak bir vakitte...
Öldürmeye yeminli bir düşmanın
Soğuk namlusu gibi,
Merhametsiz...
Dayanır birden alnımın ortasına!
Gözlerimi yere eğer,
Gözlerine bakamam...
Kaderimdir bilirim,
Ondan kaçamam...



Bir büyük sessizlik
Dönerken dört yanımda
Kalan bir tek odur artık,
Zihnimde, kalbimde, aklımda...
Bedenim ruhumla vedalaşsın da tek
Kalsın yeter ki hayalim,
Bir aşina, bir tanıdık gibi hatırasında...






Aralık 1984, Maçka / İST.









Hoşçakal Hayat



Yıllar yıllara eklendi, bitti ümitler,
Kader dedik adına çaresizliğimizin.
Atarak içimize hayatın bütün hüsranlarını,
Ve vazgeçmişiz çoktan,
Kırılan dallarımızın,
Sormaktan hesabını...
Şimdi idrakindeyiz artık,
Ve biliyoruz ki, nihayetinde;
Meçhule yol alan şu esrarengiz gemide,
Kimsesiz bir yolcu olduğumuzun...



 Ağustos 2007 / Osmaniye




Beni Bana Bıraktıklarınla Bırakma



Baharlarında, akşamları,
Portakal çiçekleri kokan
Odamda,
Sana şiirler yazdığım...

Güzlerini,
Toprak kokan
Ve saçlarından
Damla damla süzülen...
Yağmurlarla karşıladığım,
Ve ufuklarında her akşam,
Sana doğru batan güneşlere...
Nice nice eller salladığım...
Bu şehirde...
Bana bıraktıklarınla,
Artık avunamıyorum...

* * *
Günbatımı sonbaharlarda,
Evine dönüyorken...
Başın önde boydan boya
Yürüdüğün bulvar...
Mahzun ve yorulmuş gibi hayattan
Yüzüne yansıyan hüzün...
Ve günün son ışıkları,
Gözlerinde sönerken,
O kayboluşların…
Kalbime her akşam,
Bir hançer gibi iner,
Bahçe kapısından bir hayâl gibi,
Sessizce kaybolup giderdin...

* * *
Sen, Ey!

Bir gülüşüne canlar feda ettiğim,
Bastığı yerlere güller döktüğüm,
Ve bir ibadet gibi,
Her gece...
Hayalini öptüğüm...

* * *
Nerdesin?...
Neredesin!
Nerelerdesin...




17 Eylül 1979 / Osmaniye









İsimsiz Şiir...




Şiir olsun, şarkı olsun da,
İçinde gül geçmesin!..
Kurşun yemiş gibi yığılır,
Harabolur, biterim


Hele ki aylardan Eylül,
Hele ki o serin akşamlarda,
Kendimi kaybedercesine rakıya batmışken,
Aklımdan çıkmayan sen,
Ve gençliğinin bütün masumiyeti
Gözlerinden okunurken,
Karşıma gelir durursun!
Hiç bir şey olmamışçasına sakin...
Ve dalga dalga kumral saçlarında
Dolaşan parmaklarım,
Ellerine uzandığında,
Allah'ın vaadettiği bütün cennetleri unutur,
Yalnız seni düşünür, yalnız seni dilerim.


Yıldızlar kadar uzak gözlerinden,
Gözlerimi alamam.
Bir ömür fedadır uğruna,
Ağlarım, anlatırım,
Ama sana duyuramam.


Korkuyorum, yalnızım ve inan ki garibim,
Sensizim...
Ama beni,
Bütün yıldırımları üstüne çeken bir lanet,
Cennetten ebedi kovulmuş bir şeytan,
Ve nimetin kadrini bilmeyen bir kul kadar günâhkar,
Ve halâ beni sevmeni bekleyecek kadar da cüretkâr eden,
Sen değil misin?


Ve bil ki artık şimdi ben,
Zamanın hüküm sürmediği yerlerde geziniyor,
Elimde demet demet çiçekler
Ve Senden gayrı bütün tasalarını atmış
Ve ebedi delikanlı kalacak bir kalple,
Sonsuza kadar burada...
...seni bekliyorum.





24 Ekim 1986





KAÇILMAZ, KAÇINILMAZSIN!


Eski bir resim gibi soluk,
Ve yitik bir hikayedir,
Buğulu gözlerinde hüzün...
Varsın yansın diyorum,
Yansın varsın...
Sen olmayacaksan,
Ne hükmü olacak hayatın?!...



Şarkılar, şiirler peşim sıra,
Arkamdan kovalıyor hayalin...
Kaçmaktan bîtabım...Yorgunum,
Ve şimdi bugün...
Dizlerimin üstünde...
Yalvarıyorum:



Ya bir gün çık gel, karşıma ansızın,
Ellerinde eski bahar çiçekleri
Ve gözlerinde ışıltısı
O ilk gençliğinin...



Teninin kokusuyla ürperen ruhum,
Okşayışlarınla yatışsın,
Gözlerim şefkatli bir kucak gibi,
Gözlerine atılsın!



 Ya da çekilmiş bir silah kadar soğuk,
 Bakışlarını ansızın,
 Dayayıp da alnıma...
 Bir son versen diyorum artık,
 Artık bir son versen,
 Şu dayanılmaz ağrıma...